Bütün Türkiye, hatta dünyanın önemli bir kısmının sabah uyanır uyanmaz aldığı ilk haber bu idi. Almayanlar ise zaten haber açıklandığında uyanık olanlar. Şudur budur dolandırmayacağım. Ladin’in öldürülmesine üzüldüm. El Kaide sempatizanı falan değilim. ABD’den ve “müttefiklerinden” sivil, savunmasız, masum vatandaşlarının ölmesini isteyecek kadar nefret ediyorda değilim. Biraz düşünürseniz, Ladin aslında bir çok şeyi temsil eden bir karakter. “İnsan” sıfatını kullanmak istemedim bilerek. Bu şahıs insanları öyle etkliyor ki, neler yaptırıyor. Evet, İslam dini “intihar bombacısı” kavramına çok yatkın, yoksa Hasan Sabbah bu kadar başarılı olamaz, dünya dillerinde kendine yer etmezdi. Neyse, Ladin’in yaptığı bir kaç şeyi sıralayıp, anlatıma güç kazandırmaya çalışmayacağım, hemen herkes biliyor. Benim gelmek istediğim nokta, iyi ya da kötü, Ladin’in durumunda ÇOK KÖTÜ “bir tek insanın bir şeyleri değiştirmesinin mümkün olduğunu” bir kez daha göstermiş olması. Ladin gibiler yüzünden, Ankara’da olmasa bile, evinden çıkarken hırsız girmesin diye kapısını kilitlerken “umarım bu gün havaya uçmam bir yerlerde” diyen insanlar var. Ya da ailesinden birilerini terör örgütüne militan olarak kaptırmaktan korkan, hatta daha kötüsü bunu isteyen ve bununla gurur duyan. Bu satırları bir çok terorist için bir çok kimse yazabilir, yazmalı da. Ama hiç biri küresel boyutta etkili olabilecek bir organizasyon kurmayı başaramıştı. Baba parasına bağlamayın bunu lütfen. En önemlisi bu adam yüzünden artık şehirlerde yüzlerce kamera ile her hareketimiz izleniyor. Modern çağın sözde Robin Hood’ları... Şanslı olanlardan özel hayatlarını, şanssızlardan canlarını alıp, korku ve nefret olarak başkalarına veriyorlar. Nefret ve korkuda kendilerine yeni kurbanlar arıyorlar.
Ladin sayesinde bütün müslümanlar bir anda Batı’nın gözünde terorist konumuna geldi. Şu an belki “Nazi ise kötüdür“ bakış açısından farkı yok. Tek bir kişi etrafında toplanan bir gurüh yüzünden 1 milyardan fazla kişi “katil” olarak anılmaya başladı. Duyulan nefretten bahsetmiyorum bile.
Arkadaş ortamlarından yeri geldikçe söylediğim bir şey var; Yeni bir Rönesans dönemi yaşıyoruz fakat içerisinde olduğumuz için farkında değiliz. Bizim de dahil olduğumuz ve sanırım “Y” olarak adlandırılan kuşak belki bir dünya savaşı görmedi, henüz yeni bir gezegene iniş yapıldığını görmedi. Veya çok ciddi bir doğal felaketle karşılaşmadı. Ancak dünya ekonomisinin ve siyasetinin neredeyse tamamen değiştiği olaylar gördük. Ve 11 Eylül saldırıları bunlardan biriydi. Şu an farkında değiliz ama, garip bir biçimde “bizi biz yapan” parçalardan biri artık yok. Ve umarım Ladin’in korku ve nefret imparatorluğunu devralacak biri yakın zamanda ortaya çıkmaz.
Aslında bu aralar Recep Tayyip ERDOĞAN’ın “çılgın projeler kapsamında” açıkladığı tünel projesinin aslında çok mantıklı, hatta geç bile kalınmış olduğunu düşündüğümü ve sırf AKP tarafından açıklandığı için yerden yere vuran zihniyetin kendi cehalet ve hoşgörüsüzlüğü hakkında bir yazı yazmayı planlıyordum fakat, bu kezde böyle oldu. Sanırım bu paragraf kafamdakileri anlatabilmiştir.
Şimdi gidip kendi çılgın projemle uğraşmaya devam edebilirim.